Proloterapi çeşitli rejeneratif, proliferatif veya irritan solüsyonların kas iskelet sistemi yaralanmalarında, eklem yıpranmalarında, kas ağrılarında, eklem ve ligament laksitelerinde eklemin içine ya da eklem çevresindeki tendon yapışma bölgelerine tedavi amacıyla enjekte edilmesini sağlayan enjeksiyon tekniğidir. Cerrahi bir tedavi değildir. Rejeneretif eklem enjeksiyonu veya cerrahi dışı ligament ve tendon rekonstrüksiyonu olarak da bilinmektedir.
Akut ya da kronik olsun yaralanmış, hasarlanmış dokuların iyileşme süreci inflamasyon oluşumunu içerir. Yeni oluşmuş bir yaralanma da mutlaka inflamasyon olması gerekir ki vücudumuz kendini onarabilsin.
Ancak kronik hastalıklarda inflamasyon artık sürekli hale gelerek yıkıcı zarar verici bir noktaya gidebilir. Proloterapi de amaç hasarlı doku da kontrollü, sınırlı bir inflamasyon ve iyileşme sürecini başlatmaktır.
Bu enjeksiyonla vücutta mikropsuz bir inflamasyon süreci başlatılır ve vücudun doğal iyileşme ve yenilenme sürecinin başlaması tetiklenir. Yani o bölgede kontrollü bir yaralanma oluşturulmaktadır. Bu yaralanmanın iyileştirilmesi sırasında o bölgedeki akıt veya kronik sorunlarda onarılmaktadır.
Günümüzde en sık kullanılan proliferatif madde dekstrozdur. Dekstroz dışında PRP, kök hücreler, medikal ozon, gliserin gibi proliferan maddeler de kullanılabilir. Bu maddeler enjekte edildiğinde vücudun kendi kendini iyileştirme cevabını başlatırlar.
Glukoz düşük konsantrasyonlarda hücre düzeyinde ağrı iletimini engellerken yüksek konsantrasyonlarda proliferatif etki etmektedir. Eklem içine verildiğinde kıkırdak hücrelerinde yenileme etkisi oluşmaktadır.
Eklemleri ve tendonları tedavi etmekte kullanılır. En sık kullanıldığı alanlar bel, boyun, sırt, diz, kalça, omuz, dirsek, el bileği, ayak bileği eklemleri ve ligamentleridir.
İlk olarak Dr. George Stuart Hackett tarafından 1930’lu yıllarda uygulanmıştır. Dr. Hackett 1956 yılında bu konuda kitap yayınlamıştır. Bu kitaptan günümüzde halen pek çok proloterapist faydalanmaktadır.
Genellikle altı seanslık uygulama yapılmaktadır. İdeal seans aralığı 3 haftadır, ancak daha sık ve daha uzun aralıklı uygulamalar yapılabilir. Hastadan hastaya seans sayısı ve sıklığı planlanabilmektedir.
Tedavi ile hastalarımızın fonksiyonel olarak düzelmesi yani daha önce yapamadığı işlerini yapar hale gelmeleri, ağrılarının azalması beklenir. O bölgedeki Ligament ve tendonların güçlenmesi, kasların daha güçlü hale gelmesi, ağrı, sertlik, katılığının azalması tedavinin etkinliğini belirler.
Proloterapi uygulanan hastanın tedavi seansından sonraki 1-2 gün mevcut ağrısında artış olabilir. Bu nedenle bu injeksiyonda hastanın ağrıyı tolere edebilecek olması önemlidir. Çünkü injeksiyon sonrasında oluşan ağrı için ağrı kesici kullanımı önerilmemektedir. Tedavi sürecinde hastanın tedaviye uyumu başarıyı etkiler. Hastanın verilen egzersizleri düzenli yapması, yanlış alışkanlıklarından vazgeçmesi, beslenme alışkanlıklarına değiştirmesi, yaşam tarzını düzeltmesi gerekir.
Proloterapi uygulanırken hastanın uyanık olması ve ağrıyı hissetmesi önemlidir. Uygulama sırasında hasta uyanık ve uygulamanın farkında olmalıdır. Enjeksiyonun doğru yere yapıldığından emin olunması için hastanın geri bildirim vermesi gerekir.
Hayır, proloterapi ile kortizon arasındaki farklar çoktur. Kortizon ekleme enjekte edildiğinde ağrıyı baskılar, maskeler. Pek çok hastada kortizon tedavisi başarılı olmaktadır. Proloterapi tedavisine başvuran hastaların pek çoğu önceden kortizonla tedavi olmuş, ancak artık kortizon tedavisine yanıt vermeyen hastalardır. Çalışmalarda Kortizon tedavisi ile uzun vadede kıkırdak hasarı ve kireçlemede ilerleme olduğu gösterilmektedir.
Daha önce kortizon injeksiyonu yapılmış hastalarda kusa sürede ağrıda iyileşme sağlansa da kronik ağrı da yıllar içerisinde kötüleşme olabilmektedir. Proloterapi yenileyici bir injeksiyon tedavisidir, hasarlı dokuları, zayıflamış ligament ve tendonları tamirini sağlar.